ÇEVRE EĞİTİMİ YETERSİZLİĞİ :

"Çevreyi korumanın yolu eğitimden geçer."Bir ilişkiler bütünü olan çevrenin soruna dönüşmesi genellikle insan kaynaklı etkilerin, doğanın ilişkiler sistemini ve dengelerini zorlamanın bir sonucu olmaktadır. Çevreye bir bütün olarak toplum düzeyinde ve evrensel olarak sahip çıkılması, sorunların daha derinlemesine kavranarak, çözümlerinin araştırılması ve dünyanın "insanlığın ortak mirası" olduğu görüşüne ağırlık verilmesi 1960' larda görüşülmeye başlanmıştır.
Çevre bilinci olarak 1960'lı yıllarda kazanılan ilgi, giderek programlara ve uygulamalara doğru gidilmesini sağlamış, konu hemen hemen her ülkede ve uluslararası düzeyde yasal çerçeveler kazanıp kurumsallaşarak günümüze gelmiştir.
Günümüz insanı için önemli olan doğal çevre sorunları varsa, bunların duyurulmasında, önlemlerin alınmasında ilk başvurulacak yol bilinçlendirici "eğitim"dir.
Çevreyi koruma bilinci eğitimle verilmezse, insanların doğal çevre sorunlarının bilincine varması için çevrelerinin bozulmalından etkilenmelerini beklemek gerekecektir.
İnsanların doğal çevre sorunlarının bilincine varması için yaşam alanlarının kirlenmesi, bozulması mı gerekmekte? Bir kentin havası Ankara gibi, bir nehrin suyu Rhein gibi kirlenmesi mi gerekmekte? Bu durumda olaya tepki daha belirgin; ancak o zaman geri dönülmesi imkansız bir hal alacaktır. Eğitim bireylere olumlu davranışlar kazandırma sürecidir. Eğitim yolu ile bireyler, kendilerini ve içinde yaşadıkları toplumun yararına olumlu davranışlar kazanırlar.
Çevre kirliliğinin yaratacağı sorunlar her bireyin geleceğini yakından ilgilendirmektedir. Bu yüzden bireylere toplum yaşamında kazandırılması gereken temel anlayışlardan birisi de çevre sorunlarının ve kirliliğinin boyutları ve önlenmesi konusunda bilinçlendirilmektedir.